Sayfalar

28 Haz 2010

Trainspotting

"Choose life. Choose a job. Choose a career. Choose a family. Choose a fucking big television, Choose washing machines, cars, compact disc players, and electrical tin openers. Choose good health, low cholesterol and dental insurance. Choose fixed-interest mortgage repayments. Choose a starter home. Choose your friends. Choose leisure wear and matching luggage. Choose a three piece suite on hire purchase in a range of fucking fabrics. Choose DIY and wondering who the fuck you are on a Sunday morning. Choose sitting on that couch watching mind-numbing spirit-crushing game shows, stuffing fucking junk food into your mouth. Choose rotting away at the end of it all, pissing your last in a miserable home, nothing more than an embarrassment to the selfish, fucked-up brats you have spawned to replace yourself. Choose your future. Choose life . . .But why would I want to do a thing like that? I chose not to choose life: I chose something else. And the reasons? There are no reasons. Who needs reasons when you've got heroin?"

Hazır kitabı okumuşken filmi bir kere daha izleyeyim dedim.İzledikten sonra kitabı daha sonra tekrar okuma kararı aldım.

Kitaptan uyarlanan filmleri bilirsiniz, kitaptaki bir çok ayrıntıyı çıkarır atarlar geriye daha sade fakat çoğu zaman vurucu bir senaryo kalır.Kitapta filmde bahsedilmeyen bir çok karakter var mesela; Second Prize.Oysa malı satarlarken Renton,Sick Boy,Spud ve Franco'nun yanındaydı.Her neyse işte bir çok detay yoktu ki ben de detaylarla ilgilenen biri değilimdir. [details baby details... ;) ]

Önce filmi izlemiş olduğum için okurken karakterleri gözümde canlandırmak çok daha kolay oldu.Belki önce kitabı okmuş olsaydım ve karakterlerin tiplerini kafamda kendim yaratsaydım filmdekileri beğenmeyecek ve eleştirecektim.Böylesi daha iyi oldu sanırım.

"Dibe vurmaktan çekinmeyenlerin öyküsü Trainspotting,kısa ve hayal kırıklıklarıyla dolu hayatların baştan kabulü.Şimdi ve her zaman, bir-iş-bir-eş-bir-yuva masallarıyla doymaktansa hayatın gerçekleriyle aç kalmayı seçenlerin gün sonu özeti."

Hoşuma gitti.Neden? Çünkü gözümüz,kulağımız tüm bedenimiz,benliğimiz öyle çok dinlemiş ki bazı masalları, artık gerçeğin ne olduğunu ayırt edemeyecek hale gelmişiz.Evet onlar uyuşturucuyla kafalarını buluyorlar,dünyadan kopuyorlar.Peki biz? Biz neden asıl gerçeklerden bu kadar uzaktayız? Acı olduğu için mi yoksa fazla korkak olduğumuzdan mı? Peki ya gerçek ne?

Neyse filme döneyim ben.

Renton'ın klozetin içine girdiği sahne.Herkesin hatırlayacağı bir sahne.Bir de yatakta kriz geçirirken Dawn bebeğin kafasının ters dönmesi, hatta o kriz sahnesinin tamamı.Hahah Spud'ın boklu çarşafı çekiştirmesiyle odanın her yerine bok sıçradığı sahneyi de unutamam.Sick boyun artiz* artiz* havaları (hayır hayır ! artiz* şakasına hayır.) Ha bir de son sahne,Spud'ın parayı gördüğündeki şaşkınlığı ve ardındaki gülümsemesi.Ah..filmin her karesi mükemmel.Soundtrack'i de unutmamak lazım.



NOT
Trainspotting ; Britanya'da tren gözlemciliğine verilen isim.Bir çeşit hobi...

24 Haz 2010

The Black Keys

Yeni keşfetmenin ezikliği içinde The Black Keys dinliyorum şu an.Davulda Patrick,gitarda ve vokalde Dan olan süper ikili.Amerikalılarmış 2001'den beri müzik yapıyorlarmış.İlk dinlediğim anda "ooo iyiymiş be bunlar" diye bir yorum çıktı ağzımdan,gerçekten de öyleler.Sıkılmadan sabaha kadar dinleneyebilirim.Nasıl tanımlasam şarkılarını bilemedim abartısız ama etkileyici.Sakin ama coşturabilir de.Imm sanki 2000'li yıllarda değillermiş gibi sanki eskilerden bir yerlerden geliyorlarmış havası çok hoşuma gitti.Dinlerim ben bunları.
mesela --> Your Touch mesela --> I'll be your man mesela --> Tighten up

22 Haz 2010

Two and two always makes a five

Bugüne kadar hep uzaktan sevdim radiohead'i,koca dişlerini bana doğru gösterirken,salyalarını akıtan pitbullu uzaktan sever gibi.Çünkü biliyordum eğer yakalarsa asla kaçamayacaktım ondan.Bir an için ön yargılarımı atıp titreyen elimle girdim klasöre.Listenin başına bildiğim şarkılarını koydum önce,rastgele seçtiklerimi de sıraladım, bir kaç haftadır dinlemekteyim.Şimdi ise bir kolum onun dişleri arasında...Tuhaf.Kolumu koparmıyor,iğne tadında hafif hafif hissediyorum dişlerini.İnsanı melankolik yaparmış,yok intihara sürüklermiş hede hödö hüdü bi şeyler diyorlar bunlar hakkında.Ben o konuları çoktan kapattığım için mi bilmiyorum artık terapi gibi geliyor müzikleri.Ve çok yakın bir yerlerden,içlerden geliyor ses.Sanırım artık dostuz ve iki kere iki her zaman beştir.

20 Haz 2010

Hachiko : A Dog's Story

Başrolünde Richard Gere'in oynadığı beni hüngür hüngür ağlatan müthiş film.Son zamanlarda zaten artmış olan köpek sevgimin katlanmasına vesile olan gerçek ötesi hikaye.O nasıl sevgidir,nasıl sadakattir(?)En üstün varlık diye nitelenen "insanlar"dan hangisi bu köpek kadar saf ve temiz duygulara sahip?Bahsederken bile içim tuhaf oluyor.Çok duygulandım,çok!Bi de 1 hafta önce başka muhteşem bir köpekle vakit geçirince daha bi dokundu film.Her sabah istasyonun önünde sahibini yolculayan ve akşam olduğunda karşılamaya gelen Hachiko'nun sahibi öldükten sonra ölümü kabullenmeyip istasyonun önünde onu beklemesini ve tam 10 sene sonra yine istasyonun önünde sahibini beklerken ölmesini izleyip de duygulanmayan insana...diyecek sözüm yok.Herneyse.İşte bu yüzden onlara dost diyoruz...(Şimdi gel de "aşıkım ben" diye platonik aşkından bahsederken ağlayan lise arkadaşına duygulan...basit basit basit! basit şeylerden nefret ediyorum!)

Gerçek Hachiko Japonyalıymış.Yaşadığı yerin halkı yaşanan durumdan çok etkilenip Hachiko'nun ölümü ardından onun anısına heykel yaptırmış.Ayrıca bu kahraman köpeğimizin cinsi Akita imiş.

chris3ff


Bir gün You've got to hide your love away 'in coverlarını ararken sevgili youtube'da bu sevimli çocukla karşılaştım.Cover'ı izledikten sonra "kanalına da gireyim gezeyim bari" dedim bir kaç video daha izledim.Sol taraftaki bisürü video arasında If you want to sing out,sing out gözüme takıldı,açtım,dinledim ve bayıldım.Alttaki bilgi kısmında ise şöyle yazıyordu "I first heard this song in the film Harold & Maude. I've been in love with it ever since.".Böyle güzel bi şarkı ancak güzel bir filmde çalar diye düşünerek filmi buldum,izledim ve bayıldım.Hiç tanımadığım bu genç sayesinde harika bir film izlemiş oldum.Teşekkür ederim chris3ff!

19 Haz 2010

Leave Before The Lights Come On


Arctic Monkeys'in sevdiğim tek parçası bu sanırım.Şarkıyı sevmemdeki sebep de bu enfes klip olsa gerek.Klipte oynayan adam, Paddy Considine'i Coldplay'in God Put a Smile Upon Your Face klibinde de görmeniz mümkün ki o da muhteşem kliplerden biridir.

17 Haz 2010

Black hole sun won't you come and wash away the rain?

Hani bazı şarkılar vardır seversiniz ama öyle sık sık dinlemezsiniz sonra bir gün bir yerde duyduğunuzda aklınıza gelir tekrar yüzünüzde kendinden emin bir gülümseme belirir,göğsünüz kabarır,heyecanlanırsınız da ama soğukkanlılığınızı korumakta ısrarlı görünürsünüz ve o leziz şarkının uzun aradan sonra verdiği tadın keyfini çıkarmaya başlarsınız.O şarkılardan biri Black Hole Sun benim için.Ha bak aklıma gelmişken bir de Jeremy var.Oturup da "dur bi dinliyim şunu" demem ama arada bir rastladığımda çok hoşuma gider.Ve sanıyorum ki bu şarkıların büyüsü de bu.Dilinize değil kalbinize dolanıyorlar.

16 Haz 2010

Hello Wisconsin

Okullar tatil olmuştu yapacak şey arıyordum ,canım da sıkkın geçtim televizyona kanal kanal geziyordum.Gezerken dizi smart diye bi kanalda durdum.Severim belki umuduyla izlemeye başladım o anda oynayan diziyi.Hiç unutmam o ilk izlediğim bölümü.Forman ve Pinciotti aileleri Forman'ların evinde kağıt oynuyorlardı.Baktım fena değil izlemeye devam ettim.Hoşuma da gitti hani.Ertesi gün kanal kanal gezerken yine rastladım bunlara.Hergün hem de bir kaç kez yayınlıyorlarmış meğer.Kısa sürede müdavini oldum günde kaç kez veriyorlarsa o kadar izliyordum.Pek televizyon izleyen biri değilimdir daha önce de hiç bi diziyi bu kadar sevmemiş ve takip etmemiştim ama That 70's Show'u gerçekten seviyordum.Sitcom olan dizi 70'lerde Wisconsin'de yaşayan bir grup gencin başından geçen olayları konu alıyor.Dizideki karakterlerin her biri farklı her biri ayrı ayrı komik.Bu gençlerimiz Forman'ların bodrum katındaki mekanlarında takılırlar genelde.Eric ve Donna gibi Kelso ve Jackie de sevgilidir.Eric sıska,sakar,saf bir gençtir.Donna ise onun tam tersi.Kelso şapşal ve grubun en salağıdır,her türlü aptallığı o yapar ama içinde iyi biridir.Jackie güzel,zengin,şımarık amigo kızdır.Fez nereli olduğu belli olmayan çok tuhaf konuşan en şeker en masum karakterdir.Hyde ahh en sevdiğim karakter kendisi.Gözlüğüyle,saçlarıyla t-shirtleriyle ve umursamaz tavrıyla harikadır.Red Forman gençlerin yaptıklarını tasvip etmeyen oğlunun ne kadar beceriksiz olduğunun farkında olan sinirli bir babadır.Kitty, gülüşü harika ve sürekli yemek yapar :D. Ahh işte öyle..
Red Forman'ın "Dumbass"ini
Kitty'nin gülüşünü
Fez'in peltek konuşmasını
Eric'in sakarlığını
Kelso'nun şapşallığını
Hyde'ın t-shirtlerini, gözlüğünü
Jackie'nin aptallığını
Donna'nın saçlarını
Hepsini özledim.Tüm bölümleri tekrar tekrar izleyebilirim. = That 70's Show =(

Pisces

Burçlara takıntılı değilimdir ama "fala inanma falsız da kalma" düşüncesine dayanarak kendi burcum hakkında yeterli bilgi birikimine sahibim.İyidir balıklar,sakin,zararsız,duygulu kimseciklerdir.Başkalarına göre minik bir akvaryum gibi gözüken dev okyanuslarında kendi hallerinde yaşar giderler.Fazla söze gerek yok balık işte. Ama şu sevdiğim insancıkların, daha sonradan balık burcu olduklarını öğrenince pek seviniyorum.

Bkz : Chris Martin , Danny Masterson ,Lou Reed, Emile Hirsch , Albert Einstein , Frédéric Chopin, Wilhelm Stekel, Arthur Schopenhauer, David Foster Wallace, Chuck Palahniuk
ve .....

14 Haz 2010

Aleka's Attic

Adı gibi tavan arasına kaldırılmış bu sevimli grup ile, seyretmeye doyamadığım solisti River Phoenix sayesinde tanıştım.Phoenix'i My Own Private Idaho 'da izledikten sonra etkisini bir kaç gün üzerinden atamamamla hakkında araştırma yapmaya karar verdim.Çok etkilenmiştim.Kolay etkilenmeyen biri olarak mutlaka bir şey bulacaktım River'da,kesinlikle bir şeyler vardı.Neyse efendim girdim sevgili wiki amcaya ve gördüklerim karşısında içimdeki tüm kanı pipetle çekmişler gibi hissettim."Neden iyiler hep erken ölür" diye isyanlara başlıyordum ki alışık olduğum bir durum olduğu için "peki" deyip geçtim hayatını okumaya.Ve buldum.Mutlaka bir şeyler var demiştim ve buldum evet.Kendisi harika aktörlüğünün yanı sıra müzikle de ilgileniyormuş.Heyecanlandım tabi hemen bir kaç şarkısını dinledim baktım hiç de kötü değil indirdim albümü, listeye koydum, dinliyorum sonra tanıdık bir ses duydum bir şeyle ilgileniyordum ki fazla takılmadım. Şarkı ilerledikçe heyecanım arttı Nirvana'nın With The Lights Out derlemesinden "Opinion" şarkısıydı bu.Sevindim sanki kaybettiğim beyaz penamı bulmuş gibi.O hafta boyunca şarkının iki versiyonunu dinleyip durdum.Ve artık River da Aleka's Attic de benim için neredeyse Nirvana kadar önemli ve değerli oldu.

12 Haz 2010

Hey Jude


Dünyanın en harika varlığının,dünyanın en harika grubundan en harika şarkıyı bu kadar harika seslendirmesi kadar harika başka bir şey biliyorsanız bana ulaşın => mosquitoism@hotmail.com

Ne tür müzik dinlersin?

sorusundan nefret ederim.İnsan nasıl olur da sürekli aynı tür müzik dinleyebilir ki.Sadece müzik için geçerli bir şey değil bu.İnsan sürekli değişiklik ister, yenilik ister.Hergün aynı duygular içinde olmamız imkansız değil mi?
Biz değişiyoruz,duygularımız değişiyor,tavırlarımız değişiyor,çevremizdeki insanlar değişiyor,mekan değişiyor,zaman değişiyor her şey her gün değişiyor.Bütün bunlar değişirken tek bir müzik türü tüm bunlara yetişemez.Benim için en azından.Birbirinden çok farklı bir çok müzik türünü dinler,severim.Her günüme, her ruh halime uygun şarkım vardır listemde.Hoşuma gidiyorsa her türü dinlerim.Hayat benim dünya benim müzik benim.Kimse sormasın bu yüzden o soruyu bana.Ben sadece "müzik" dinliyorum.Bir gün Coldplay dinlerken ertesi gün Sex Pistols ya da bir gün Beatles dinlerken ertesi gün Sonic Youth dinleyebilitem var.Müzik seninle vardır ve sen ne isen müzik de odur.

Sarsak

Hani ben sarhoş adımlarımla bağırarak şarkı söylerken insanların çatalla karpuz yiyen gergedana bakarmış gibi bana bakmaları varya.İşte onu anlamıyorum.

11 Haz 2010

ÇöpAdam

Kim bilir?
Sıkılmış kaç gencin kitabında barındın?
Kalemle yeni tanışmış kaç küçük yamulttu yüzünü gözünü?
Kaç kez karalandın kaç kez boyandın?
Kaç kez mutsuz oldun bir çizikte kaç kez mutlu?
Bıkmadın mı ÇöpAdam?
Sıkılmadın mı bizden?
Bilmem. Kaç kez ben de eğlendim seninle?
Ama inan kötü niyetsiz,masum ve sevgi dolu
Şekilden şekile soktum seni.Affet ÇöpAdam!

Hayır "cinali" değil!

Denizler


Bugün, pek zamandır yapmadığım bir şeyi yapasım geldi; ailemle dışarı çıktım.Sahile gittik,babacığım ile küçük taşlar topladık.Tam dönecektik ki burnumuza balık kokuları geldi.E baba kız balık aşığı olduğumuzdan hemen indik arabadan, verdik siparişimizi.Annem pek lüks düşkünü , pek hanımefendi bir kişiliktir(!) bu tür mekanlarda yemek yemeyi sevmez aslında ama bu sefer sesini çıkarmadı.İşte oturduk annemle deniz kenarındaki masaya babam da balıkları almaya gitti.Yakın masalardan birinde 2 çocuklu genç bir çift oturuyordu.İki bıcırık velet yemek boyunca susmadılar sürekli bir şeyler anlatıyorlar,konuşuyorlar filan.Ben de bilerek ve isteyerek kulak misafiri oldum konuşmalarına.Küçük olanın konuşmalarından çok etkilendim yanlış duymadıysam ismi Mehmet idi.Martılardan filan bashediyorlardı sonra birden şiddetli bir ses tonuyla denize bir şeyler atan insanları göstererek babasına şöyle dedi ; "babaaa! DENİZİME çöp atıyorlar, pisletiyorlar onu" ve bunu bir kaç kez tekrarladı.Denize çöp atıyorlar demedi deniziM dedi.Küçücük boyuyla koskoca denizi sahiplenecek kadar dev bir kalbi varmış.O an kendimi iyi mi hissettim kötü mü bilemiyorum, çok tuhaftı.Çocuğun geleceğini düşündüm...Bunun gibi yüzlercesi olsa dünya çok daha güzel olmaz mıydı?