Sayfalar

30 Tem 2010

Baktığın gün söyle açık mı?

Yine rol yapıyorum.
Yine insanlaşma çabalarındayım.
Bir kukla gibi yaşatıyorum bedenimi.
Asıl benden uzak,somut ve sıradan...
İnsanlar onu tanıyor onu seviyor onunla konuşuyorlar.
O Pinokyo oluncaya kadar yokum ben buralarda,
çürük hayatımın çekirdeğinden yeni bir tohum diliyorum.
Önüme sunduğu şıklardan hiçbiri doğru yanıt değil.
Bulunma ihtimali düşük doğruyu aramak mı zaman kaybı?
yanlış şıklarla tüketmek mi hayatı yoksa?
Çelişki mi dersin ikilem mi bilmem
Kırk katır mı kırk satır mı yoksa
İki ucu boklu deynek? Büyümek...



Herkes her şeyi çok iyi biliyor.Tek aptal benim.Saygılar...

27 Tem 2010

And I'm so surly

Abuzer Amca'yı seviyorum.Annemin amcası olan bu adam suratsızlığıyla,kimseyle konuşmamasıyla ve Bay Yengeçliğiyle akrabalar arasında adı çıkmış bir insancıktır.Küçükken sık sık gittiğimiz yazlıklarında her sabah erkenden, öğle güneşi tepeye vurmadan denize gidip gelen,kimseye karışmadan sessizce gazete okuyan, tavla oynayacak biri varsa saatlerce oynayabilen ve her seferinde galip gelen, kalın çerçeveli gözlükleri ve koca bir göbeğiyle yaşlı bir amcacıktır.Ha bir de el öptürmez.(Ben de el öpmekten nefret ederim.Ne kadar iğrenç bir eylem o ya ıyk öğyk )Yıllar önce aramızdan ayrılan Mirna isimli bir köpeği ve aptal kardeşimle abim yüzünden kafesten kaçıp giden çok ilginç bir kuşu vardı cinsini ve ismini unuttum hatırlayınca yazarım.Dediğim gibi kimseyle konuşmaz ve suratı hep asıktır.Yine bir gün onların yazlıklarındayız çoluk çocuk ortalıkta koşup duruyor Abuzerciğim geçmiş köşedeki koltuğuna yanında duran sehpanın üzerindeki radyodosundan çalan şarkıyı dinliyor.Çocukların sesinden rahatsız olup odasına çekiliyor.Annem teyzem ve orada başka her kim varsa hemen dedikoduya başlıyorlar.Aman şöyle aman böyle derken ben lafa atlıyorum "Ne zararı var adamın sessiz kendi halinde gayet iyi bir insan" diyorum.Gülüyorlar filan öyle geçiyor konuşma.Bir kaç gün sonra kuzenlerle denizden dönmüşüz herkes bağırış çağırış bi teşkale içinde havlularını asıp içeri duş almaya giriyor.Ben de sessiz sakin havlumu asıyorum.Ben havlu asma işlemini gerçekleştirirken Abuzer Amca "Nasıldı deniz iyi yüzdünüz mü?" diye soruyor gülümseyerek.Şaşkınlığımı saklayarak cevap veriyorum yüzümde gülümseme ile "Evet çok güzeldi".Yine gülümseyerek "İyi iyi yarın da gidersiniz" diyor ve ben de yine gülümseyerek içeri giriyorum.Onunla hayatım boyunca gerçekleştirdiğim tel diyalog heralde.Ama o kadar iyi bir elektrik almıştım ki o günden beri kendisine karşı sevgi saygı beslerim.Ve bunu aile bireyleri arasında dile getirdiğimde bana güler,benimle dalga geçerler.Söylenildiği gibi kötü,katı biri değildir o, sadece içindeki iyiliği,sevgiyi gösteremiyor ya da göstermek istemiyor ki bunun ne demek olduğunu çok iyi bilirim.Çünkü insanlar o sevgiyi o değeri hak edemeyecek kadar sersemler...

25 Tem 2010

How the Grinch Stole Christmas


Çocukluğumun filmi diyebilirim.O kadar çok severdim ki hergün açıp izlerdim.Tamam abartmayalım hergün değil ama haftada bir izlerdim.Replikleri filan ezbere biliyordum.Durup dururken aklıma gelmedi tabii...Televizyonda film arayışına çıkmıştım bir de baktım GIRİİNÇ!!! Çok heyecanlandım,bi çırpıda gözümün önünden geçti çocukluğum,yaklaşık olarak 3-4 haftadır gülmeyen ağzım, kulaklarıma vardı.Ama uzun sürmedi sevincim.Sinema kanalları paketi bilmemnesi arayıp şey edilmesi gerekiyormuş, kestiler filmi hemen başında. Ben de koşa koşa cd çekmecesine gittim.Döktüm hepsini karıştırdım fakat bulamadım!




Saçmalamamamamamamama...

ayrıca bkz : Jim Carrey ♥

23 Tem 2010

Fool in the rain

Yağmur yağsın istiyorum
ama seller akmasın
arap kızı da camdan bakmasın
sadece yağmur yağsın
ya da ben Seattle'da yaşayayım...

21 Tem 2010

Pi Sayısı

Koca kafalı aptal bir genç kız olduğumu hatırladım az önce ve kayısı reçelinden nefret ederim.

Çevremdekileri inceleyip aptal damgası basıyorum hepsine,herkesin kendine küçük çaplı bir çember çizdiğini ve içinde dönüp durduğunu düşünyorum. (π=3)Peki ya böyle değilse? Ya herkes doğruysa da ben yanlışsam.O zaman diğerlerine ayak uydurmam gerekir.Kötü olan bir şeye, kişi üzülmesin diye yalandan iyi demem gerekir.Büyüklerin ne derlerse desinler haklı olduğunu düşünmem,onların sözünü dinlemem gerekir.Televizyon bağımlısı olmam ve tüm diziler hakkında bir yoruma sahip olmam gerekir.Bir çok arkadaşım olması gerekir,arkadaşlarla dizi,kim ne giymiş,kim ne bok yemiş,kim kimi yemiş,kim kiminle yiyişmiş muhabbetleri yapmam gerekir.Sevmediğim bireylere gülen yüz göstermem gerekir.Senelerce okuyup bir iş bulmam gerekir,işten kazandığım parayla evimi en güzel eşyalarla donatmam gerekir ki gelen misafirler eşyalarıma özensinler.Yine kazandığım parayla en ünlü markalardan en güzel = en pahalı kıyafetler satın almam gerekir.Makyaj yapmam ve gün içinde bu makyajı tazelemem gerekir.Alışveriş merkezleri içinde güneş gözlüğüyle gezmem gerekir.En lüks en bilinen restorantlarda arkadaş grubumla akşam yemeğine gitmem gerekir.Hareketlerimin zarif ve yapmacık olması gerekir.Arkadaşlarımın ayarlamış olduğu yakışıklı,zengin,kibar,sahte beyefendiyle ayrıca yemeğe çıkmam gerekir.İşlerin ilerlemesi ve bu adamla evlenmem gerekir.Adamın aslında yakışıklı,zengin ve kibar olmadığını sadece sahte olduğunu anlayıp ağlamam gerekir.Arkadaşlarıma evde neler olup bittiğini detaylı şekilde anlatıp onlardan teselli beklemem gerekir.Çok sevgili arkadaşlarımın önerilerini "kocam" üzerinde denemem gerekir.Hafif sallantılı evliliğimi o şekilde idare etmeyi öğrenmem gerekir.Karnım şiştiğinde sebebinin fazla yemekten olmadığını bilmem gerekir.Karnım iyice şiştiğinde doktora gitmem ve içimdeki canlının cinsiyetini öğrenmem gerekir.Anne-babama bu haberi verdikten sonraki isim kavgasında dayanıklı olmam gerekir.Sonunda çocuğa "kimse üzülmesin" diye Berkecan Ahmet Hüseyin Soyad gibi uzun bir isim koymam gerekir.Çocuk nedeniyle işi bırakmam gerekir.Evimde yemek yaparken çocuğuma "dersini yap" diye seslenmem gerekir.Çocuğun büyüdükçe canavara dönüşmesine alışmam gerekir.Yüzümde kırışıklıların çıkmasıyla avondan kırışıklık kremleri almam gerekir.Bazılarının maaşı kadar fiyatı olan parfümler sürmem gerekir.Akraba ziyaretlerine gitmem gerekir.Evde 5 çayları hazırlamam,komşuları çağırmam gerekir.Çocuk büyür ve artık "çocuğum mutlu olsun başka şey istemem" modunda yaşamam gerekir.Kocamın aldatmasına göz yummam gerekir.Çocuk evlenme çağına geldiğinde gelin arayışlarına çıkmam gerekir.Gelini bulup çocuğu evlendirdikten sonra yaşlı hayatına başlamam gerekir.Kocam ilaçlarını içti mi diye kontrol etmem gerekir.Kocam ölür cenazede ağlama numarası yapmam gerekir.İyice yaşlandığımda çocuğumu arayıp onla kalmak istediğimi çünkü korktuğumu söylemem gerekir.Çocuğumun geri çevirmesine ses etmeden teklif ettiği huzur evine gitmem gerekir.Orda çürüyerek hayatıma son vermem gerekir ama teşekkürler ben çemberin dışında sanırım daha iyiyim.

19 Tem 2010

Senden adam olmaz adamım

Zardanadam'ı unutmuşum ben ya! Uzun, çok uzun zamandır dinlemiyormuşum meğer az önce klasörlerde karşılaşınca farkettim.Heyecanlandım.Ben de hayatımdaki bu boşluğun nedeni ne diyordum.(hohoho)Bi hatırlayalım bakalım...3 sene önce bluejean almışım işte okuyoru,m 50 öfkeli şarkı başlığı altındaki şarkıları okuyordum hatta atmamışım dergiyi buldum ve oradaki *ilgili* yazıyı aynen geçiriyorum;

"Sarışınlar Boktur
Zardanadam

Kuşkusuz Zardanadam'ın en meşhur şarkısı.Gitarist Utku'nun iki sarışın kız tarafından peşi sıra yediği kazıklar üzerine yazdığı şarkının "Resmindeki gözleri oyup başucuma koydum.Bakıp bakıp tükürdüm, sana seni unuttum.Anlamama yardım ettin aşk yoktur ve sarışınlar boktur" kısmı sarışın esmer farketmez kazık yiyen herkesin hislerini çok güzel özetliyor.İronik bir bilgi; Utku'nun şarkıyı yazdıktan yıllar sonra evlendiği eşi sarışın :) "


Merak ettim şarkıyı bi şekilde bulup dinledim baktım fena değiller biraz araştırdım ve albümlerinin ücretsiz olarak kendi sitelerinden indirilebleceğini öğrendim.İndirdim dinledim filan epeyce ısındım çok sever oldum falan filan öyle işte grup hakkındaki detaylı bilgileri buraya yazmaya üşeniyorum adamlar yazmışlar girin bakın => Zardanadam.com

Dinlemeli= Park Yasak, Kalbim Yok, Kafam Seninle Güzel, Sarışınlar Boktur ve diğer yazmaya üşendiklerim.
Link de vermedim bugün ne kadar üşengecim öyle cık cık cık... :/

facebook

Alışkanlık mıdır, bağımlılık mıdır ya da günümüz koşullarında bir gereklilik midir bilmiyorum ama ne büyük çelişkidir ki nefret etsem de kullanıyorum kullanmak denirse tabii.Ama bunu kullanmak yerine bokunu çıkartmak olarak algılayıp fiile döken insancıklar var.(evet çok fazla!)Her neyse şimdi saysam uzar gider zaten anlatmak istediğim de facebook'un boklukları ve ya onun gibi bir şey değil...Bugün girmiştim yine o mavi-beyaz sayfaya, göz gezdiriyordum, Christopher McCandless adı altındaki fanlarının açmış olduğu sayfa gözüme çarptı baktım,baktım bi daha baktım düşündüm şöyle...Eğer McCandless bi şekilde bunları görüyorsa muhtemelen üzülüyordur.Onun kaçtığı bu "sick society" şimdi onun adını kullanarak çeşitli saçmalıklarla uğraşıyor.Böyle şeylerin olmasını istemezdi bence...Öyle işte düşündüm sonra o sayfaları beğenmekten vazgeçtim.Durdum biraz daha düşündüm zaten işime pek yaramıyor, sırf alışkanlıktan girer oldum , bir daha açmamak üzere kapatayım çünkü ben bu iğrençlikleri gördükçe çılgına dönüyorum.(saçlarımı filan çekiyorum,yumruklarımı sıkıyorum ciddiyim) Nihayetinde kapattım,sık kullanınlardan filan da sildim.Şimdi birazcık daha huzurluyum.

17 Tem 2010

No alarms and no surprises please !

O kadar boş vaktim var ki ;ben şu an gözümün önünde duran mavi kapaklı Grammay Way adı altındaki o güzel, o şirin, o eğlenceli kitabı açıp bir kaç alıştırma yapamıyorum.O kadar boş vaktim var ki şu an gözümün önünde duran bordo kapaklı Gear Up adı altındaki o güzel, o şirin, o eğlenceli kitabı açıp bir kaç yazı okuyamıyorum.O kadar boş vaktim var ki şu an gözümün önünde duran lacivert kapaklı Amerikan Sapığı adı altında arka kağağında epeyce övülmüş olan romanı bitiremiyorum.O kadar boş vaktim var ki sağ tarafımdaki siyah gitarı elime alıp bir kaç şey tıngırdatamıyorum.O kadar boş vaktim var ki açıp bir film izleyemiyorum.O kadar boş vaktim var ki ne yapacağımı şaşırıyorum.Çok tuhaf aslında nasıl da canım istiyor bir şeylerle uğraşmayı, nasıl da hevesleniyorum işe yarar şeyler yapmayı ama içimde bir yerlerde ya da dışımda uzaklarımda bir engelleyen var sanki.Yapılacak ne kadar şey varsa o kadar halsizlik var üzerimde hep uyuyayım istiyorum uykum olmasa bile hep uyuyayım uyumasam bile gözüm kapalı olsun gözüm kapalı olmasa bile yatayım uzanayım bir yerlere.Kimse gelmesin, kimse dokunmasın, kimse tek bir kelime etmesin...

Wilhelm Stekel

"The mark of the immature man is that he wants to die nobly for a cause, while the mark of a mature man is that he wants to live humbly for one."

I don't know whether I'm mature or immature I don't even know who I am...

Wilhelm Stekel (18 March 1868 - 25 June 1940) was an Austrian psychologist and psychoanalyst.


Thanks for The Catcher In the Rye and J.D Salinger

14 Tem 2010

Sleepless in Istanbul

Bütün gün bi kaç saatlik uykuyla ayakta kaldığım için akşam 11 gibi sızdım.Güzel güzel uyurken birden gözlerimi açtım sabah oldu sanıyorum başımı kaldırıp baktığımda hava daha karanlıktı.Çok içten bir "lanet olsun"'un dudaklarımdan dökülmesinden sonra başımı hızlıca yastığa vurdum.UYU UYU UYU! diye uykumun açılmasını engellemeye çalışıyordum ama mümkün değil eğer uyandıysam asla tekrar uyuyamam.Biraz debelendikten sonra lanetler yağdırarak kalktım yataktan.Çok erken olmamasını ummuştum ama baktım 03:58di.Hızlanan ve şiddetlenen lanetlerle yüzümü yıkamaya gittim.Karnımdan gelen tuhaf seslerdi belki de uyumamı engelleyen diye düşünerek çok sevgili dostumla dertleşmeye gittim.Açtım ışıkları etrafa bakındım tencere duruyordu ocağın üstünde.Olmazdı normalde,üstelik akşam orda değildi,yeni bir şey olmalıydı.Açtım baktım veeee haşlanmış patatesler bana doğru tatlı tatlı bakıyorlardı.Lanetlerim dinmişti biraz.İçlerinden en tatlı gözükeni aldım soydum işte doğradım üstüne ketçap mayonez sıktım,yedim; oh mis.Sonra çekmeceleri kurcalamaya başladım.Genellikle abur cuburları koyduğumuz 2. çekmeceyi açtım orda da alpella rulo pasta buldum,artık lanet yağdırmıyordum.Onu da yedim; oh mis vol.2.Bir bardak da orta derecede soğuk, tabiri caizse tam kıvamında su içtim; oh mis vol.3.Şimdi tekrar yatıp uyumaya çalışacağım eğer ki uyuyamazsam lanet senfonisini tekrar başlatacağım.Saat 05:49 bkz: OHA !

- > Sleepless in Seattle

11 Tem 2010

Küçük Kara Balık

"Balıkların çoğu yaşlandıkları zaman ömürlerini boşu boşuna geçirdiklerinden yakınırlar. Sürekli sızlanır, lanet okur, her şeyden şikayet ederler. Ben bilmek istiyorum; gerçekten de yaşamak dediğimiz şey şu bir avuç yerde yaşlanıncaya kadar dolaşıp durmaktan mı ibaret; yoksa dünyada başka şekilde yaşamak da mümkün mü?"
- Samed Behrengi -

Where is my SUN ?

12 Temmuz 2010 Pazartesi saat sabahın 4:51'i.Uyanık olmak bir de bloga girip bir şeyler yazmak için oldukça uygunsuz bir zaman.Peki ben neden yazıyorum?Açıklayayım...Yaz tatilinin başlamasıyla "boş zamanlar" da artıyor,bu boş zamanlarımı boş işler yaparak geçiriyor gece geç saatlere kadar ayakta oluyorum.E geç yatınca gündüzleri erken uyanmak benim bünyem için biraz zor, ben de öğlene hatta akşama kadar uyuyorum.Böylece geceleri gündüz, gündüzleri geceye çeviriyorum.Gündüzleri uyuyarak geçirdiğim için gecenin ya da sabahın 5inde uyanık oluyorum.Peki bu güzel,iyi,hoş bir şey mi? Kesinlikle hayır!

Yani bunlardan şu sonuca varabiliriz ; my life is shit !

Ha bu arada uyumamaya karar verdim bi kaç gün.

10 Tem 2010

Sean Penn




O nasıl sestir ne güzel mimiklerdir onlar...Çenendeki gamzeyi söylemiyorum bile.. Öhöhöhöm babam yaşında, hatta babamla aynı yaşta olan bi adama sulanmak olmaz şimdi.Sulanmıyorum yahu sadece ona olan hayranlığımı masumca dile getirmeye çalışıyorum.Aslında bu hayranlığım sadece dış görünüşüne de değil, oyunculuğuna hatta bizzat kişiliğine hayranım onun.

Sean Penn evet her türlü role bürünebilen ve bunu harika bir şekilde yapan o mükemmel insan.

Sadece Milk ve Mystic River'daki rolleriyle Oscar kazanmış olabilir ama benim gözümde tüm oscarlara tüm altın kürelere layık.Sweet and Lowdown , I am Sam , Dead Man Walking , 21 Grams , State of Grace vs...

Oyunculukta harika olması yetmezmiş gibi bir de yönetmen koltuğundan Into The Wild ile kalbimdeki en güzel koltuğa terfi etmiştir.(hödükçe bir yorum kabul ediyorum.)

Öyle işte harika şeyleri tanımlamak çok zor sürekli iyi özellikleri anlatmak filan...Kötü bir şey hakkında yorum yapmak çok daha kolay.

Mesela Sweet and Lowdown'daki Emmet Ray karakterinedeki tipi o filmi defalarca izleme sebebidir.uuu tatlı tatlı.

I Am Sam'de ise Sam'i oynayacak daha iyi birini tanımıyorum.Uff o filmin her sahnesinde duygulandım.Hele o mahkemede "No more now no more.I want to stop right now.This is the end of this for me." diye ağladığı sahne.O mimikler o ses.







Sözün kısası seviyorum işte bu adamı çok fazla...

3 Tem 2010

Kırmızı yanaklı tatlı su tosbağam

Geldiğiniz günü hatırlıyorum, Körti; küçücüktünüz avuç içini bile dolduramayacak kadar.Dört sene ne kadar hızlı geçmiş.Bu dört senenin üçünde beraberdiniz ta ki Kobeyn bahçede kaçıp bizi terkettiği güne kadar.O varken yaptığınız kaçma planlarınızı hatırlıyorum.Taşları köşeye sürükleyip üstüne çıkardınız,küvetinizden atlamaktı amacınız ama hep yakalanırdınız ve gelir o taşları yıkardım(kötü müyüm ya?)Şimdi o yok.Ama sende bi değişiklik de yok, hala kaçmaya çalışıyorsun.Gitmek istiyorsan söyle açık açık(hmm)Ama nankörlük yapma şimdi eğlenmiyor muyuz seninle? Güzel vakit geçirmiyor muyuz? Hiç inkar etme. Ben gitar çalarken kafanı dışarı çıkarıp dinlediğini görmediğimi mi sanıyorsun? Ya küçücüktün işte.Şimdi büyüdün, büyüyeceksin.Ben öldüğümde bile yaşıyor olacaksın, uzun ömürlüymüş sizin ırk.

(Bu resimler Kobeyn gitmeden yani 1 sene önce.Ok işareti ile gösterdiğim Körti şimdi diğerinden bile büyük.)


Kapluşun kabuk dökme zamanı gelmiş.Bugün bi baktım bi şey kemiriyor ağzında.Zar zor aldım ağzından baktım ki kabuğu.Küvetinin içinde de bi kaç parça vardı.Hem suyunu değiştireyim hem de biraz rahatlasın hayvancağız dedim yıkadım onu (ashusasıah) Bi sürü kabuk döküldü.Korkmayın kötü bir şey değil.Sadece büyüdüğü anlamına geliyor.Kabuğuna sığmamak deyimi burdan geliyor olabilir hmm...

Öyle işte...Zaman diyorum ne kadar hızlı ilerliyor...

Battaniyem



asauhsuahu beni anlatıyor yahu çok sevdim bu şarkıyı kareli battaniyem dıdıdım ♫♪♫♪♫♪♫♪

patlamış mısır, kahve fincanım
korku filmi
gelmesin sakın üçlü koltuğun süpriz ismi
yordu onların sahte dertleri...