Sayfalar

23 Ağu 2010

Başlık bulamadım.

Sinirliydim, hiçbir şey düşünmek istemiyordum.Radyo dinlemek iyi gelmiştir böyle zamanlarda hep.Karmaşık ve bazen cızırtılı sesler kafamdaki düşünceleri biraz olsun unutmamı sağlardı ama bu sefer öyle olmadı.Defalarca değiştirdim frekansı.Sürekli ses efekti veren sinir bozucu radyo programlarından birinde kaldım.Sıkılmıştım değiştirmekten.Bi süre bekledim öylece.Dinliyor gibiydim görünürde ama dinlemiyordum,sadece sesleri duyuyordum.İşe yaramayacağını anladım ve kapattım radyoyu.Gecenin bu saatinde yapacak fazla şey yok.En kötüsü de sessiz olmaya çalışmak.Evdekileri rahatsız etmemek için kapıyı sessiz açmak,yumuşak adımlarla yürümek,kısık sesle müzik dinlemek filan.Kitap okuyacak havamda değildim, ya da biraz ders çalışacak.Yapılacak en aptalca şeyi yapmak üzere salona gittim.Yanımda da ayıcığım Körti var.Bazen evde onunla dolaşıyorum.(Çok mu çocukça? Olabilir...)Açmak için televizyona yaklaştığımda pencereden gelen aydınlık dikkatimi çekti.Çıkardım kafamı dışarı...Etrafı dağınık bulutlarla çevrili dolunay.O kadar parlak, o kadar ihtişamlı ki hiç bir şey umrunda olmuyor insanın ona bakarken.Olağanüstü bir şey değil biliyorum.Sanki ilk kez görmüşçesine sevindim. Aslında ilk de sayılabilir daha önce gözüme hiç bu kadar güzel gelmemişti.Serin hava, karanlığı aydınlatan bembeyaz ay, ay ışığında dans eden bulutlar...Daha ne olsun ki? Sadece bunun için hayat oynanmaya değer bir oyun olabilir.


Şimdi tekrar baktım dışarı.Az önceki bulutlar uzaklaşmış, ay biraz daha yalnız.

Hiç yorum yok: