Sayfalar

11 Ara 2011

Everybody's Happy Nowadays

Bu yaşıma kadar, anneme göre herhangi bir sorunla karşılaşmamış, el bebek gül bebek büyütülmüş dünyanın en şanslı ve bi o kadar da mutlu insanı olma potensiyeline sahip ben, sıcacık odamda, suratsız suratımla oturmuş, onu bunu eleştirip, beylik laflar ederken muhtemelen pek bi komik gözüküyorum. Komik; gülme duygusu uyandıran, güldürücü, gülünç anlamında Fransız kökenli bir kelime. Bir diğer deyişle, zihnimdeki tüm "hayat" tanımlarını, tüm o felsefi yaklaşımları, tüm o büyük ve karmaşık cümleleri atıp yerine koyduğum, oldukça basit, ucu açık ve aslında çokça şey ifade eden yegane kelimem şu sıralar.

"Funny has variable definitions and I'm not sure which you mean. But I hope you're still smiling." dedi. Bilmediğimi söyledim, ben hiçbir şey bilmem. Sadece hissediyorum. Sadece deli gibi gülüyorum. Sadece hayat gerçekten komik.

2 Eki 2011

Side Effects

Bir rüya gördüm, anlatacak birini bulamadım o yüzden buraya... öhöhöm neyse.
Şöyle bir şey;
Üç tane yavru köpek alıyorum bir yerden. Uzak bir yer olsa gerek çünkü uçakla dönüyorum eve. Nasıl oluyorsa, eve döndüğümde bu yavru köpeklerden ikisi yetişkin birer kedi oluyor ya da farkında olmadan kedi almışım, hiç bi fikrim yok. Kedilerden biri acayip tembel, kıpırdamaya üşeniyor, öylece yayılmış pis pis bakıyor etrafa diğer kedi ise eşcinselmiş. Çok tuhaf, bunu nereden anladığımı sorsanız cevap veremem ama öyleymiş,

3 Eyl 2011

Freaks

Okulumu değiştirdim evet. Düşünmedim ki hiç karar vereyim. Öylesine oluverdi. Pek umursamıyorum heralde. Benden beklenmeyecek şekilde sakinim hatta. Ne olur, ne olmaz, ne değişir, ne değişmez bilmiyorum, cümle kuramayacak kadar sersemim şu an. Dalgınım ve diğerleri...Beni yeni tanıyan istisnasız herkes çok tuhaf biri olduğumu söyler, eh beni böyle kabul edin sevgili müstakbel sınıftaşlarım.




"We accept her! One of us! One of us!"

12 Ağu 2011

Herkes ve Hiç kimse

Düşüncelerim, dudaklarımdan dökülüp kelimelere ve sonra cümlelere dönüşünce artık, bunlar olmadan önceki halleri kadar değerli değiller. Küçülüp, anlamsızlaşıyorlar gözümde. Ne yazdıklarım ne de söylediklerim ben değil. Her şey o küçücük yerde olup bitiyor, göremezsiniz, duyamazsınız ya da hissedemezsiniz. Ben de biliyorum ki, hiçbir zaman tam olarak anlatamayacağım orada olup bitenleri. Beni tanıdığını söyleyenlerin yanıldığını çok iyi bilsem de onlara bunu söylemiyorum. Söylesem ne farkeder? Herkes her şeyi çok iyi biliyor ya. Asla anlayamayacağım onlardaki bu cesareti.

17 Tem 2011

Longing to belong

Geçen gün bir twitter hesabım olduğunu hatırladım. "A! benim bir twitter hesabım vardı" Cidden ne zaman açtım, ne amaçla açtım bilmiyorum ama ilk ve tek post'a göre geçen sene ağustos ayında açmış olabilirim. Her neyse, şey diyecektim, Eddie Vedder'ın ukulele albümü çok tatlı. Evet albümler de tatlı olabilir. Sanırım bu ukuleleden kaynaklanıyor. Yani ukulele çok tatlı bir şey, ismi bile öyle "ukulele" Hah! Ben iyi değilim. Canım midye dolma istiyor.

13 Haz 2011

Stranger Than Paradise

Kararsızım. Bir senecik için yer değiştirmeye hiç gerek yok, burada kalabilir, tiksinmeye devam edebilirim, gideceğim yerin buradan çok farklı olmadığını da düşünürsek, mantıklı bir seçim olacaktır kalmak. Bir sene bir senedir, aslında burada kendimi kaybetmiş gibiyim , kalırsam bir sene daha mola vermiş olacağım hayatıma, ama gidersem en azından üzerimdeki şu sersemliği atabilirim. Kararsızım. Hangisini seçersem seçeyim mutlu olmayacağım ya da çok mühim bir değişiklik olmayacak benim için. Ha gidersem sabahları çok erken kalkmak zorunda kalmayacağım, bi o var. Sakince bir düşüneyim ben bunu. Puff. Çarçabuk karar verebilen biri olsaydım, her şey daha kolay olmaz mıydı? Bu arada, yeni evimizi sevdim gibi.



  Eddie : You know, it's funny... you come to someplace new, an'... and everything looks just the same. 
  Willie : No kiddin', Eddie.

2 Haz 2011

Başlık

Ben hariç herkes geleceğim hakkında eşsiz fikirlere sahip görünüyor. Başka işleri güçleri yok da ileride ne olacağımın derdine düşmüşler. Sanki ortada bir sorun var ve o sorunu çözecek kahraman benmişim gibi bakıyorlar gözümün içine. Olacaklar onların hayatında büyük değişikliğe yol açacakmışcasına önemsiyorlar. Ve heyecan içinde cevabımı bekliyorlar.

-Yo. Hayır. Onlar sadece onlar. Laf olsun, şu sessiz kıza da konuşacak bir şey çıksın diye, öylesine soruyorlar o malum soruyu. Asıl önemseyen sensin fakat şu işe bak ki senin parlak fikirlerin yok. Senin, içinde tutmaktan iğrendiğin ama dışarı da atamadığın pis hayallerin var, işe yaramayan, asla gerçekleşmeyecek olan hayallerin,hayal bile denemeyecek türden hayallerin. Anlaşılan yine endişelenmeye başlamışsın. Çünkü inandığın kurallar burada işlemiyor. Burada onlara uymak zorundasın. Şimdi her birine ne duymak istiyorlarsa onu söyle. Söylediğin her şeyi yapmak zorunda değilsin. Onlar sadece onlar. Onların sözlerini önemsemediğini söyleyip önemsediğini sanıyorsun ama yanılıyorsun. Sen  hiç bir zaman dinlemedin ki. Dinler gibi gözüktün. Kelimeler uçup gittiğinde orada onları kaçıran senin cümlelerindi, hiç kimsenin bilmediği bir dilde yazılmış cümlelerin. Yakınıp duruyorsun yalnızlığından ama bana hiç samimi gelmiyor bu üzülmelerin. Gayet rahatsın kimsesiz. Yarattığın dünyanda sen ve senlerinle mutlusun bi bakıma. Orada sen EVET dediysen o evettir. Kimse karşı çıkmaz. Ama burada öyle değil biri sana onun yanlış olduğunu söylediğinde bozulursun. Sana uymalı, seninle olmalı birileri fakat sen güçsüzsün, hah! kimseye sözünü geçiremez ve onların HAYIR'ı altında ezilirsin. Birilerini seninle birlikte evet olmaları için ikna edemezsin. Bu yüzden kimsesizsin. Bu yüzden dilini kimseye öğretmiyorsun. Yazdıkların mı? Onlar herkesin bildiği dilde yazılmış üstü kapalı yalvarışların. Sana güldüğüm için kızma. Sen de gül ! Her şeyin ne kadar saçma olduğunu görmüyor musun?

30 May 2011

I did my best

Yazacak bir şeyim yok ama bu adam bi harika. =>  Dane Cook
İzleyip izleyip gülüyorum, kendime. :d
Ben de bi harikayım...
peh.
Sahi, şu ara çok tuhafım.
Bir hafiflik bir kendinden geçmişlik var üzerimde.
Belki havalardandır.
Benim o güzel kasvetli bulutlarım, gürültülü yağmurlarım tatile çıktı.
Güneşi de sevmiyorum.
Öyle işte.

6 May 2011

It is revolting.

Hani mutlu olmaktan geçtim ama üzülemiyorum, sinirlenemiyorum, heyecanlanamıyorum da. Sadece sıkılıyorum. Sıkılıyorum, sıkılıyorum, sıkılıyorum... ve bazen de korkuyorum.

Biz üçümüz buradan gitmeyi düşünüyoruz ayrıca. Ama gidecek bir yerimiz ve gitmeye cesaretimiz olmadığından sıkılıyoruz.

Sıkılıyoruz derken ne dediğimi anlıyor musunuz bilmiyorum ama biz sıkılıyoruz. 

Sonra birden ba...

30 Nis 2011

: )

Gülümsemek kolay.
Gülümsemek çok kolay.
Bence, gülümsemek fazla kolay.    !?

               

13 Nis 2011

Complete Inhuman

Burayı sevmiyorum sanırım. Çirkin el yazımla küçük bir defter daha iyi. Sana ihanet edeli epey zaman geçti blog. Öyle çok çok düşünüp, uzun uzun da yazmıyorum artık. Düşünceli gözüksem de hiç bir şey düşündüğüm yok. Bir şeyler yapacağım ama bir şeyleri de yapmayacağım. Eğer bir gün karar verebilmeyi öğrenirsem hayatımda büyük değişiklikler olacak demektir, ya da olmaz kim bilir? O günü bekleyeceğim, ama beklemeyeceğim de. Zira henüz karar verebilmeyi öğrenmiş değilim. Birbirine hem anlam hem de ses bakımından benzeyen böyle cümleleri sıralamak hoşuma gidiyor ama aslında pek de umrumda değil. Ki şimdi bakınca pek de benzedikleri söylenemez.
Anlatmak istediğim şey şu; aslında hiç bir şey anlatmaya çalışmıyorum.

20 Mar 2011

Worldwide Suicide

Dünyada kötü şeyler oluyor. Buranın kötü bir yer olduğunu hatırlarsak olan bitene şaşırmamak gerek. (haksız bir suçlama oldu ) Ama düşünüyorum da, şu ya da bu gibi bir felaket* şu an, tam burada, ben bu satırları yazarken meydana gelse... Tuhaf değil mi? Tuhaf, garip,korkunç belki. Ya ben aptalım ya da bunlar gerçekten anlaşılması güç şeyler. Eh... A seçeneği daha yakın geliyor.


***


Diyelim ki herkes ikna oldu ve bütün insanlar aynı anda intihar edecek, hiç bir oyun bozan olmayacak. Varsayıyoruz işte. Herkes ölecek. Kimse kalmayacak. Ne olur o zaman ? Yani ne bileyim gerçekten neler olur? Bugün bunu çok merak ettim.


***


Bir de şunu farkettim; son zamanlarda okul-ev arasındaki yolda, karşıdan karşıya geçerken sağa sola bakmayı unutuyorum, unutmaktan ziyade gerek duymuyorum bakmaya. Sanki bana araba çarpamazmış, çarpsa da ölmezmişim gibi geliyor. İyi de ölmek sorun değil ki sakat kalmak sorun. Bu yüzden bir arabanın üstüne atlamayı deneyemiyorum. Ve ben bunu düşündükten bir kaç gün sonra birisi buna çok yakın başka bir şeyden bahsediyor.

24 Şub 2011

Birinci tekil şahıs

Tekil diyorum ama "ben" aslında tek değil-im. Bir çok, bir çok ben var. Ben'in varlığını hisseden ne kadar kişi varsa o kadar ben var. Annemle babamın kızı olan ben var mesela. Sadece annemin kızı olan ben ve sadece babamın kızı olan ben var ayrıca. a'nın b'nin c'nin... z'nin tanıdığı ben var. Karşıdan karşıya geçmeye çalışırken, yol veren sürücünün gördüğü ben, tramvayda karşımda oturanın incelediği ben var. Bu kadar çoğul ve bu kadar birinciyken hâlâ birinci çoğul şahıs değil ben. Biz diyemiyorum onlara. Her biri apayrı ben. Bir çok, bir çok ben, her bir anda farklı bir ben var. Ya da yok.

21 Şub 2011

Merhaba

Konuşmak istemiyordum ya; artık yazmak da istemiyorum. Pek yakında kaplumbağamla yer değiştireceğiz sanırım.